*GERÇEK GÜNEŞ
Doğduğunu sandığımız şey güneş değildi aslında, sarı ışık kümesi o. Zira güneş dediğin şey herkesi ısıtır, her yeri ışıtır. Ayrım yapmaz insanlar ve coğrafyalar arasında. İşte o güneş henüz hiç doğmadı ve biz hiç güneş görmedik. Bize güneş diye yutturulan şey başkasına güneş, bize yakıcı bir sıcaktan başka bir şey değildi meşhur Çukurova tarlalarında. Sizin güneş sandığınız şey, turistlerin deniz kenarında ya da dağ yamacında eksantrik fotoğraflar çekmesine yarayan bir oyuncak, bazen de sıcak Çukurova tarlalarında ırgat düşmanı bir ateş topu. Zira Güneş, ırgadın tenini yakmaz, bir turistin deklanşörüne ilham ya da meze olacak kadar sıradanlaşmaz.
O bir çocuğun gözlerindeki umuttur. Halkın sonsuz adalet muştucusudur. Yepyeni bir gün değil, yepyeni bir dünyadır. O sadece sarı bir sıcak değildir. Deniz ve gökyüzü gibi umut mavisidir. Orman gibi kardeşlik yeşilidir. Çocuk masumiyeti tonunda bir beyazlıktır, aşk kırmızısıdır, emeğin buğday tenidir.
Taammüden katledilen aşkların kurtarıcısı, durup dururken kapanan adalet kapısının anahtarcısı, el ele ihanetlerin yok sayıcısıdır. Bir buğday tarlasındaki olgun bir başak gibi, barış getiren dinginliktir. Pamuk gibi bir tarla gelinidir. Dilimizde çocukluk ve ilk gençlik çağından kalma bir şarkıdır. Her yerdeki güzellik ve her yerdeki iyiliktir. Eşitliktir, özgürlüktür, ikisini bir arada yaşayan bir sistemdir.
İnsanın aklına düşen kuşku tohumlarının kanserli bir hücre gibi kalbine yayılmasını engelleyen bilimin ışığıdır. Yurduma masal havası getiren rüzgârların adıdır. Üzerimize yağan dostluk çağrışımlı sevgi yağmurudur. Ne önyargılı bir diyalektik, ne de önyargısız bir diyalektiksizliktir; baştan aşağıya vicdana kesmiş bir diyalektiktir. Küçücük bir teselli yardımından ziyade kocaman bir kazanılmış haktır.
Kısaca o varoluşumuzun hem nedeni, hem ispatı hem de gerçekleştiricisidir.